İstanbul’da tatilde olan Kaisa, Jakob ile karşılaşır ve aşkın eşsiz cüzbanına kapılır. Ancak, ne yazık ki Jakob, Kajsa’nın soyadını dahi bilmeden ertesi gün memleketine geri döner. Bu melankolik ayrılığın ardından bir süre süregelener ve kader onları tekrar buluşturur. Ancak Jakob, Kaisa’nın adını bile hatırlamaz. Bu dram dolu dolu masalyi anlatmaan sinema, aşkın karışık, kimi zaman acı verici, kimi zaman melankolik ve kimi zamansa neşeli doğasını gözler önüne serer. Farklı geleneklerden gelen iki bireyın birbirlerine olan isteksiz çekimini ve aşkta hayatdıkları çelişkileri gerçekçi bir şekilde ele alır. masal, büyülü bir kent olan İstanbul’un etkileyici manzaraları tarafından desteklenir ve göz atyiciyi adeta bu aşk masalsinin içine çeker. sinema eş zamanda, unutma ve hatırlama, süregelenmiş ve gelecek, aşk ve kayıp arasındaki zıtlıklarla dolu doludur. Jakob’un Kaisa’yı hatırlamaması, onun süregelenmişiyle olan karışık ilişkisini ve kişisel acılarını ortaya çıkarır. Bu durum, göz atyicinin Jakob’un da içinde bulunduğu belirsizlikten dvakıaı Kaisa’ya daha çok empati yapmasını sağlar. akıbet olarak, sinemain dayanıklı karakter gelişimi, etkileyici çekim teknikleri ve duygusal derinliği, göz atyicisine unutulmaz bir deneyim sunmakar. Bu sinema aşkın, unutmanın ve hatırlamanın karışıklığını ve alımlıliğini anlatmaan bir başyapıt olarak kabul edilir. Bu nedenle, bu sinemai göz atmek, en az İstanbul’u ziyaret etmek kadar büyüleyici bir deneyim olacaktır.